Pêvek:tirkî-kurdî/d
D
biguhêre- d : tîpa alfabeya Tirkî ya pêncê.
- dadanmak : tamijîn.
- dadı : dadik.
- dağ : 1.çiya, koh. 2.dax.
- dağ eteği : zurg, qûntar.
- dağ geçidi : gelî.
- dağ keçisi : şemkur.
- dağarcık : tûrik, kîsik.
- dağcı : çiyakêş.
- dağdağan : tihok, tawik.
- dağılmak : belavbûn, feşkilîn.
- dağınık : belavbûyî, feşkîli.
- dağıtım : belavkirin.
- dağıtımcı : belavker.
- dağıtmak : belav kirin
- dağlama demiri : hezrîng.
- dağlamak : dax dan.
- dağlı : çiyayî.
- daha : 1.hê, hêj, hîn. 2.tir.
- daha gelmedi : hê/hêj/hîn nehat.
- daha iyi : baştır, çêtir.
- daha kolay : hêsantir.
- dahası : hêbêtir.
- dahi : 1.jî. 2.dahî.
- dahil : navxwe, lê, hundirîn.
- dahil olmak : parmend bûn, beşdar bûn.
- dahili : hundurîn, navxweyî.
- dahiliye : hinav.
- dahiliye doktoru : bijîjkê/a hinavan.
- daima : tim.
- daimi : timî
- dair : li ser, derbarê.
- daire : 1.cerge. 2.warxan.
- daire merkezi : gelû.
- dakika : hûrdem.
- dal : 1.çiqil, şax. 2.ta.
- dalak : fatreşk, pişik.
- dalamak : gez kirin, pêve dan.
- dalap : telew(dişi köpekler için), fal(dişi tek tırnaklı hayvanlar için).
- dalaşma : galim, keftûleft.
- dalaşmak : beziyan hev, bela xwe di hev dan.
- dalavere : delewêre.
- dalga : 1.pêl, şepêl, mewc. 2.tewzîn, tinaz.
- dalga geçmek : tewzîn xwe kirin, tinaz xwe kirin.
- dalgakıran : pêlşikên.
- dalgalanmak : pêldan, babûn.
- dalgalı : pêldar, bipêl.
- dalgıç : noqav.
- dalkavuk : lêbok, çaplûş, salos.
- dallanmak : çiqil dan.
- dalmak : noqîn.
- dam : ban.
- dama : dame.
- damak : polke.
- damar : reh, temar.
- damat : zava.
- damga : şeqil, mohr.
- damgalamak : şeqil kirin, mohr kirin.
- damıtık : dapalandî.
- damıtmak : dapalandin.
- damızlık : tovî.
- damla : dilop, çilk, niqut.
- damlamak : dilop kirin, çilkîn, niqutîn.
- dana : nogin (dişi), conega (erkek).
- danaburnu : cobir.
- dangalak : sersem.
- danışmak : şêwirîn.
- danışman : şêwirmend.
- danışmanlık : şêwirmendî.
- Danıştay : Şûrayê Dewletê.
- Danimarka : Denmark.
- Danimarkalı : Denmarkî.
- Danimarkalıca : Denmarkî
- dans : dîlan, reqs.
- dans etmek : dîlan girtin.
- dansöz : çengi, sozan.
- dantel(a) : tentene.
- dar : teng.
- dar gelirli : desteng.
- dar görüşlü : kurtbîn.
- dar sokak : alûle.
- dara : kêşe.
- dara düşmek : ketin tengasiyê.
- darağacı : sêpê, dara darazê.
- daralmak : teng bûn.
- daraltmak : teng kirin, tengandin.
- darbe : derb, şek.
- darbe vurmak : derb lêdan, şek lêdan.
- darbe yapmak : derbe kirin.
- darbımesel : gotinên pêşiyan.
- darboğaz : derbend.
- dargın : enirî, xeyîdî.
- darı : garis, samîr.
- darılgan : xeydok.
- darılmak : xeyidîn, enirîn, sorh ketin.
- darlık : tengayî.
- darmadağın : tertûbelav.
- darphane : derbxane.
- darülaceze : xêratxane.
- dava : doz.
- dava açmak : doz vekirin.
- dava dilekçesi : dozname
- dava etmek : doz lêkirin.
- davacı : dozdan
- davalı : dozlêkirî
- davet : bang, dawet, gazî.
- davet etmek : bang kirin, vexwendin.
- davetiye : bangname.
- davetli : vexwendî.
- davetsiz misafir : mûşek.
- davranış : tevger.
- davranmak : radan, tevgerîn.
- davul : dahol, def.
- davulcu : daholjen, deqaq, dêlû.
- dayak : kotek.
- dayamak : danber, pesartin.
- dayanak : palpişt, paldank, spartek.
- dayanıklı : pihêt, qayîm.
- dayanıksız : nepihêt, ne qayîm.
- dayanışma : piştgirî, piştevanî.
- dayanışmak : piştgiriya hev kirin.
- dayanmak : diyax kirin, xwe ragirtin, ber xwe dan, pal dan.
- dayatmak : pozber kirin.
- dayı : xal.
- dayı çocuğu : kurxal, pisxal (dayı oğlu), dotxal (dayı kızı)
- dayı karısı : jinxal, xalojin.
- dazlak : serzelût.
- debdebe : debdebe.
- debelenmek : gevizîn.
- debi : bireh.
- dede : bapîr, kal, kalik
- dedikodu : paşbêjî, kurtûpist, paşgotinî.
- dedikoducu : paşbêj.
- def : def.
- def etmek : def kirin, qewitandin.
- def olmak : qewitîn.
- defa : car.
- defile : defîle.
- define : gencîne.
- defne : defne.
- defnetmek : bi gorkirin.
- defter : nivistok, defter.
- değer : nirx, biha, rûmet.
- değerlendirmek : nirxandin.
- değerli : hêja, birûmet.
- değersiz : nehêja, bêrûmet.
- değil : ne, nîne.
- değin : ta, heta.
- değinmek : qal kirin.
- değirmen : aş.
- değirmenci : aşvan, qeraş.
- değişik : cihê.
- değişiklik : cihêtî, cûdayî.
- değişim : guherîn, veguherîn.
- değişken : guhêrbar.
- değişken sözcük : bêjeya guhêrbar.
- değişmek : guherîn.
- değiştirmek : guhartin.
- değiştirtmek : guhartin dayin.
- değmek : hêjan, lêketin.
- değnek : çov.
- dehliz : dehlîz, xeşîme, dalan.
- dehşet : erjengî, toqî.
- dehşetli : erjeng, toq.
- dek : heya.
- delege : nunêr.
- delgi : simok, badek.
- deli : şêt, dîn.
- deli dolu : dînemêr.
- delik : qul.
- delikanlı : xort.
- delil : birhan, delîl.
- delişmen : qopix.
- delmek : qul kirin.
- dem : dem.
- demagoji : demagojî.
- demeç : gotar.
- demek : gotin.
- demek ki : nexwe.
- demet : baq, demet, deste.
- demir : hesin.
- demir aletler : hesincaw.
- demir atmak : lenger berdan.
- demir madeni : kark.
- demir sülfat : zaxa kesk.
- demirbaş : mîrî.
- demirci : hesinker.
- demirci ocağı : kûre.
- demire su vermek : semax kirin.
- demirlemek : lenger avêtin.
- demiryolu : rêhesin.
- demlemek : dem kirin.
- demlenmek : dem girtin.
- demli : bidem.
- demlik : qorî, çaydank.
- demokrasi : demokrasî.
- denemek : ceribandin.
- denenmek : ceribîn.
- denetçi : venêr.
- denetim : venêrîn.
- denetleme kurulu : civata venêrînê.
- denetlemek : venêrîn.
- deney : cerb.
- denge : aheng, tewş.
- dengeli : bitewş.
- dengesiz : bêtewş, şewişî.
- dengesizleşmek : şewişîn.
- deniz : derya.
- deniz anası : pişemasî.
- deniz kabuğu : dirc.
- deniz kızı : gulperî.
- deniz kuvvetleri : hêzên deryayî.
- deniz yıldızı : masîstêrk.
- denizaltı : noqav.
- denizci : deryavan.
- denizcilik : deryavanî.
- denizsel : deryayî.
- denk : hinkûf, deng, beramber.
- denkleştirmek : deng kirin.
- depo : barxane, mereg.
- depozito : beyî.
- deprem : erdhejîn, zelzele.
- depreşmek : lebitîn.
- derbeder : derbider.
- dere : cobar, robar.
- dere otu : şêwît, pijînda.
- derece : pîle, niqir.
- dergi : kovar.
- derhal : di cî de, di gavê de.
- deri : çerm.
- deri çanta : meşkale.
- deri ip : duhêl.
- Derik : Dêrik.(mardinin bir ilçesi)
- derin : kûr.
- derinleşmek : kûr bûn.
- derinleştirmek : kûr kirin
- derinlik : kûrayî.
- derkenar : derkinar.
- derleme : berhevkirin.
- derli toplu : serhev, rêkûpêk.
- derli toplu olmak : hilmaştin.
- derli toplu yaşantıya sahip : xirmal.
- derman : derman.
- derme çatma : kinemine.
- derme çatma yapmak : xiçviçandin.
- dernek : komel.
- ders : fêr
- dershane : fêrgeh.
- Dersim : Dêrsim.
- dert : derd.
- dertlenmek : dert girtin.
- dertleşmek : deridîn.
- dertli : derdnak.
- derviş : derwêş.
- derya : derya.
- desen : çîn, neqş.
- desinatör : neqaş.
- desise : binekarî, dek, dolav.
- despot : zorbaz.
- despotizm : zorbazî.
- destan : dasîtan.
- deste : deste.
- destek : destek, piştgirî.
- desteklemek : piştgirî kirin, pişt girtin, kutek dan ber.
- desti : şerbik.
- deşifre : eşkere.
- deşifre etmek : eşkere kirin.
- deşmek : tevdan.
- deterjan : pêşok.
- dev : dêw, hefrîd.
- dev boylu : dêwendam.
- deva : dewa, derman.
- devam : dom, dûmahî.
- devam ediyor : dom dike.
- devamı var : dûmahî heye
- devamlı : bidom, domdar.
- devamsız : bêdom.
- devasa : dêwendam.
- deve : deve.
- deve (dişi) : arvane.
- deve (erkek) : lok.
- deve hörgücü : kopare.
- deve kuşu : heştirme.
- deve tüyünden iplik : qazim.
- deve yavrusu : torm.
- deveran : ger.
- devinim : liv.
- devir : dewr, çax.
- devirmek : gêr kirin, qulipandin.
- devlet : dewlet.
- devlet adamı : mirovê dewletê.
- devlet başkanı : serokdewlet.
- devletçi : dewletparêz.
- devletin organları : dezgehên dewletê.
- devletleştirmek : gelemperî kirin.
- devran : dan.
- devre : vedor.
- devretmek : dewr kirin.
- devrilmek : qulipîn.
- devrim : şoreş.
- devrimci : şoreşger.
- devriye : pagerî.
- devşirme : 1.berhevkirî. 2.berhevkirin.
- devşirmek : 1.ber hev kirin. 2.hew kirin(sebzeler için).
- deyim : biwêj.
- deyim edatları : biwêjên daçekî.
- dış : der.
- dış bükey : kov.
- dış ticaret : bazirganiya derve.
- dış ticaret bakanlığı : wezerata bazirganiya derve.
- dışa vurmak : der dayîn.
- dışalım : derhanîn.
- dışarı : derve.
- dışişleri bakanı : wezîrê karûbarên derve.
- dışlamak : vederkirin.
- dibek : cohnî, sîndir.
- Dicle : Dîjle.
- didiklemek : 1.kut kirin (kuş vs. için). 2.hûr hûr seh kirin.
- didinmek : hewl dan.
- difteri : duşaxe, wenaq.
- diftong : pevdeng.
- diğer : din.
- dik : 1.çik. 2.gij(pirç). 3.tîk. 4.zik (çav). 5.rep(ereksiyon)
- dik açı : stêl, gûç.
- dik kafalı : serhişk, zirz.
- dik kafalı : serkêş.
- dikdörtgen : çarstêla tîk.
- diken : sinc, stirî, sîx.
- dikenli : strîdar, tel têldirk.
- dikey : emûdî, qinc.
- dikili taş : kêl.
- dikilmek : çikîn.
- dikiş : dirûn.
- dikiş yeri : dirûnxane.
- dikizlemek : kelistin, dîq kirin.
- dikkat : bal, dêhn.
- dikkat çekici : balkêş.
- dikkat çekmek : bal kişandin.
- dikkat etmek : bala xwe dan, dêhna xwe dan.
- dikkatli : baldar, dêhndar.
- dikkatsizlik : bêbalî.
- dikleşmek : gij bûn.
- dikmek : 1.çikandin; gijkirin; rep kirin; tîk kirin; vît kirin; zîq kirin. 2.dirun, dirûtin
- diktatör : zorbaz.
- diktatörlük : zorbazî.
- dil : ziman.
- dil bilgisi : rêzman.
- dilbalığı : masîmûsa.
- dilber : dilber.
- dilbilim : zimannasî.
- dile getirmek : anîn ziman.
- dilek : daxwaz.
- dilekçe : daxwaz name.
- dilemek : daxwaz kirin.
- dilenci : parsek.
- dilenmek : parskirin.
- dili geçmiş : raboriya diyar.
- dilim : tozî, çênî.
- dilsiz : lal, bêziman.
- dimağ : 1.mêjî. 2.bîr.
- din : ol.
- din adamı : mirovê olê.
- dinamik : felît, çalak.
- dinç : zinde, çist.
- dindar : oldar.
- dindirmek : 1.pengivandin(su için). 2. hedinandin, tebitandin.
- dingil : sirnî.
- dingin : pengivî (su için); tebitî, hedinî (canlılar için).
- dini : olî.
- dini öğrenci : suxte.
- dinleme : guhdan.
- dinlenilmek : hatin guhdar kirin.
- dinlenmek : vêsa xwe girtin.
- dinleyici : guhdar.
- dinmek : 1.pengivîn (su için). 2.tebitîn, hedinîn.
- dinsiz : bêol.
- dip : binî.
- dip not : nîşebin.
- dipçik : qontax.
- diploma : destûrname.
- dipsiz : bêbinî.
- dirayet : zîrekî.
- direk : girş.
- direktör : rêvebir.
- direnç : berxwedan.
- direniş : berxwedan, dijraberî.
- direnişçi : berxwedar, dijraber.
- direnmek : berxwedan.
- dirgen : sêguh.
- diri : çist, zindî.
- dirilmek : vejîn
- diriltmek : vejandin.
- dirsek : enîşk.
- dirsek kemiği : hestiyê zenda stûr.
- disiplin : rêzkarî.
- disk : lak.
- diskalifiye : tud.
- diskalifiye olmak : tud bûn.
- diskotek : dîskotek.
- distribütör : belavker, wajav.
- diş : diran.
- diş eti : pidî.
- diş fırçası : rineka diranan.
- dişbudak : benav, reşedar.
- dişçi : diransaz.
- dişi : mê.
- dişi keklik : makew.
- dişil : mê.
- dişil isim : navê mê.
- dişleri karıştırmak : ajînîn.
- divan : dîwan, horg.
- divane : dîwane.
- divanhane : dîwanxane, horg.
- divit : hûring.
- diyalog : diyalog.
- diyar : war, diyar.
- Diyarbakır : Amed, Diyarbekîr.
- diyet : parêz.
- diz : çok.
- diz çökmek : çok dan
- diz kapağı : serçog.
- dizge : sazgêr.
- dizgi : tîprêzî.
- dizgici : tîprêz.
- dizgin : destgîn. lixab.
- dizi : rêz.
- dizi film : rêzefîlm.
- dizi yazı : rêzenivîs.
- dizilmek : rêz bûn.
- dizin arka iç kısmı : barfisk.
- dizmek : rêz kirin
- dobra : dobre.
- doçent : doçend.
- dogma : dogma.
- dogmatizm : dogmatîzm.
- doğa : xweza, xwerist.
- doğa yasaları : zagonên xweristî.
- doğacılık : xwerist parêzî, xweristî.
- doğal hukuk : dadrêsiya xweristî.
- doğan : baz.
- doğmak: 1.ji diya xwe bûn, hatin dinyayê, zayîn. 2.hilatin. ör: güneş doğdu roj hilat.
- doğmuş : bûye, bûyî.
- doğrama : depîn.
- doğramacı : xerat.
- doğramak : 1.hûr kirin. 2.pişartin. 3.qesifandin (et için)
- doğru(hakikat) : rast.
- doğrucu : rastbêj.
- doğrudan : rasterast.
- doğrudan doğruya : yekser, rasterast.
- doğrulamak : rastandin.
- doğrulmak : xwe rast kirin.
- doğrultmak : rastkirin.
- doğrultu : alî, raste.
- doğruluk : rastî.
- doğrusu : ya rast.
- doğruyu gören : rastbîn.
- doğu : rojhiilat.
- doğu rüzgarı : bareş.
- doğubilim : rohilatnasî.
- doğulu : rohelatî.
- doğum evi : zayînxane.
- doğurtmak : dan zayîn, zayandin.
- doğuştan : zikmakî.
- doksan : nod.
- doksanıncı : ya nodî.
- doktor : bijîjk, doktor.
- doktora : doktora.
- doku : biy. raçîng.
- dokuma : bestir, caw.
- dokuma kumaşı : bestir.
- dokuma tarağı : şeqe, kirkût.
- dokuma tezgahı : xanût, tevn.
- dokumacı : cûmker, culbe.
- dokumacılık : cûmkerî, çilagî.
- dokumak : rêsîn, hûnandin.
- dokumayı tamir etmek : veçinandin.
- dokunmak : destê xwe lê dan, pelandin.
- dokunulmazlık : bexşînî.
- dokuz : neh.
- dokuzuncu : nehem.
- dolamak : balandin, lefandin.
- dolambaç : çiv, fetlanek.
- dolandırıcı : firîw.
- dolandırmak : 1.firîwandin. 2.herbilandin.
- dolanım : ger, doşbûn.
- dolanmak : ger.
- dolap : dolav.
- dolaşık : girift.
- dolaşmak : gerîn, geriyan.
- dolaştırmak : gerandin.
- dolay : dor, dorhêl.
- dolayı : ji bo vê, ji ber.
- dolaylı : binavgîn, neyekser.
- dolaysız : bênavgîn, yekser.
- doldurmak : tijî kirin, dagirtin.
- dolgu : heşandin.
- dolgu yapmak : pûwaz kirin.
- dolgun : 1.azr, tijî. 2.tixis(vücud için).
- dolma kalem : pênûsa bi hibir.
- dolmak : tije bûn, mişt bûn.
- dolmalık kabak : xirtik, kundirê girîtî.
- dolu : 1.tije, mişt. 2.zîpik.
- dolu yağıyor : zîpik dibare.
- dolunay : hîva tijî.
- doluşmak : rapiçikîn.
- domates : firingî, bacana sor, bamedol, pamîdor.
- dominant : sereke.
- domuz : beraz, xinzîr.
- don : 1.cemed, qeşa. 2. derpê, hevalkras.(bayan)
- dona kalmak : mat man.
- donanım : aras.
- donanma : 1.arastin. 2.komkeşti.
- donanmak : arastî bûn.
- donatı : arastek.
- donatım : arastin.
- donatmak : arastin.
- dondurma : 1.cemidandin, qerisandin. 2.berfeşîr, bestenî.
- dondurmak : qerisîn.
- dopdolu : lêmişt, tije.
- doruk : sertap, pil.
- dosdoğru : raste rast.
- dost : dost.
- dostça : dostane.
- dostluk : dostanî.
- dosya : hevnivîs, dosye.
- doyma : têrbûn.
- doymak : têr bûn.
- doymuş : têr.
- doyurmak : têr kirin.
- doz : pîv.
- döğen : moşene, cencere.
- dökme : 1.rijandin (akıcı şeyler için). 2.weşandin (yaprak, tüy ve deri için).
- dökmek : weşandin, rijandin.
- döküm : darêj.
- döküntü : rêjk, pertal.
- döl : dol, ber, tov.
- döl tutmak : ber girtin.
- döl yatağı : kardank.
- döndürmek : zîvirandin.
- dönek : ceban.
- dönem : 1.dan. 2.çax serdem.
- dönemeç : zivrînek.
- dönence : çerx, kelû.
- dönme : 1.abal. 2.çerxîn, vegerin, zivirîn.
- dönmek : 1.abal bûn. 2.çerixîn, vegerin, zivirîn.
- dönüm : berecot.
- dönüş : 1.veger. 2.çerx.
- dönüşlü : biveguhêrîn.
- dönüşmek : veguherîn.
- dönüştürmek : veguherandin.
- dönüşüm : veguherîn.
- dördüncü : çaram.
- dört : çar.
- dört taraf : çarmedor.
- dörtgen : çarkenar, çarkoşe.
- dörtyol : çarêyan.
- döşek : doşeg, mitêl.
- döşeme : raxêr.
- döşemek : raxistin.
- dövmek : lêdan, lêxistin.
- dövülmüş harman : meleme.
- dövüşmek : pevçûn.
- dram : dram.
- dua : bergeran.
- Dublin : Dublîn (İrlanda’nın başkenti).
- dudak : lêv.
- dudaksı : lêvkî.
- Duhok : Duhok.
- dul : bî.
- dul kadın : jinebî.
- duman : dû, dûman.
- duman çıkarmak : dû kirin.
- dumur : dûmir.
- dumura uğramak : dûmirîn.
- dumura uğratmak : dûmirandin.
- durak : rawestgeh.
- duraklamak : rawestan.
- durdurmak : rawestandin.
- durgun : 1.pengivî. 2.bêdeng.
- durgunlaşmak : 1.pengivîn. 2.bêdeng bûn.
- durgunluk : 1.pengivî. 2.bêdengi.
- durmadan : bêrawest.
- durmak : rawestan.
- duru : 1.zelal, dawerivandî. 2.cincilî.
- durulamak : dawerivandin, cilcilandin.
- durulmak : 1.dawerivîn. 2.pengivîn.
- durum : rewş, asûn.
- duruş : rawestan.
- duruşma : niştin, rûniştin.
- duruşma salonu : niştgeh.
- duş : dûş.
- dut : tû.
- duvak : qezî.
- duvar : dîwar.
- duyarlı : bihest.
- duyarsız : bêhest.
- duygu : hes.
- duygulandırmak : bihes kirin.
- duygulanmak : bi hest bûn.
- duygusal : bihes.
- duymak : bîhistin, seh kirin, pê hesan.
- duyu : seh, hes, pêjn.
- duyu yitimi : wendakirina hesê.
- duyulmadık : nebihîstî.
- duyum : hes, pêjn.
- duyurmak : danezanîn.
- duyuru : danezan.
- düdük : pîzpîzik, tûtik.
- düğme : bişkok.
- düğüm : girêk.
- düğümlemek : girêdan.
- düğün : dawet.
- düğün alayı : xêlî.
- dükkan : firoşgeh.
- dülger : xerat, necar.
- dümen : dumen.
- dün : duh.
- dünür : xinamî.
- dünya : dinya, gerdûn.
- dünya görüşü : lênêrîna jiyanê.
- dürbün : dûrbîn.
- dürmek : pêçan.
- dürtmek : tizkirin, tizandin.
- dürtü : tiz.
- dürüm : balûle.
- dürüst : durust.
- düstur : destûr.
- düş : 1.xewn. 2.xiyal.
- düşey : qinc.
- düşkün : zebûn.
- düşkünlük : zebûnî.
- düşman : dijmin, neyar.
- düşmanlık : dijminî, neyarî.
- düşmek : ketin.
- düşük : ketî.
- düşünce : raman, ray.
- düşünceli : biraman.
- düşüncesiz : bêraman.
- düşünmek : ramîn fikirîn.
- düşünür : bîrewer, xwedî raman.
- düşürmek : êxistin, beravêtin.
- düz : dûz, rast, hilû.
- düz taban : lingmelik.
- düze sokmak : serast kirin.
- düzelmek : serast bûn.
- düzeltici : rastker
- düzeltmek : 1.serast kirin. 2.lî hev rast kirin.
- düzen : pergal, sazûman.
- düzenlemek : saz kirin, li dar xistin.
- düzenli : ahengdar, bipergal, birêkûpêk.
- düzensiz : bêpergal, bêserûber, bêrêkûpêk.
- düzey : 1.rûkar. 2.dûş.
- düzgü : distûr, rêzik, rist.
- düzgün : 1.rast. 2.bêgirnaz. 3.ahengdar.
- düzine : duzîne.
- düzlem : rastek.
- düzlük : raste.
- düzmece : finfinok.
- düzyazı : pexşan.