Pêvek:tirkî-kurdî/ö
Ö
biguhêre- ö : tîpa alfabeya Tirkî ya nozdehê.
- öbek : tilik (taşlar için), gumlat.
- öbür : .-ê din, -a din.
- öbür gün : dusibe.
- öbür kadın : jina din.
- öbürü : ê din.
- öç : heyf, tol.
- öç almak : heyf standin, hildan, girtin; tolhildan.
- öd : zirav.
- öd kesesi : ziravik.
- ödem : perç.
- ödem yapmak : perçivandin.
- ödemek : dan.
- ödemeli : dayînbarî.
- ödemleşmek : perçivîn.
- ödenek : pereyê tirxankirî.
- ödenmek : hatin dan.
- ödenti : danok.
- ödeşmek : fît bûn.
- ödev : erk.
- ödlek : bizdonek, bêzirav.
- ödül : xelat.
- ödüllendirmek : xelat kirin.
- ödün : tawîz.
- ödünç : deyn.
- ödünç almak : deyn kirin.
- ödünç vermek : deyn dan.
- ödünü patlatmak : zirav qetandin.
- öfke : enir.
- öfkelendirmek : enirandin.
- öfkelenmek : enirîn.
- öfkeli : ernok.
- öğe : regez, hêman.
- öğle : nîvro.
- öğle yemeği : firavîn, navroj.
- öğlenden önce : berî nîvro.
- öğlenden sonra : piştî nîvro, nîvroşinda.
- öğrenci : şagirt, xwendekar.
- öğrenim : fêrbûnî, hînbûnî.
- öğrenim programı : bernama fêrbûnê/hînbûnê.
- öğrenmek : fêr bûn, hîn bûn.
- öğreti : doktrîn.
- öğretim : fêrkirin, hînkirin.
- öğretmek : fêr kirin, hîn kirin.
- öğretmen : fêrmend, mamhostad.
- öğün : dan.
- öğürmek : hêlincîn.
- öğüt : pend, hosî, şîret.
- öğüt vermek : şîret lê kirin, pend lê kirin, hosî li kirin.
- öğütmek : hêran.
- ökçe : bin pahnî.
- ökse : muxur.
- ökse otu : dêhane.
- öksürmek : kuxîn.
- öksürük : kuxik.
- öksüz : sêwî.
- öküz : ga.
- ölçek : pîvek.
- ölçmek : pîvan.
- ölçü : pîvan.
- ölçülü : bi pîvan, degel.
- ölçüsüz : bêpîvan.
- ölçüt : pîvik.
- öldürmek : kuştin.
- öldürtmek : dan kuştin.
- öldürtücü : kujyar, kujdar.
- ölmek : 1.mirin. 2.cehimîn, sekitîn (köpek ve domuzlar için).
- ölmez : nemir.
- ölü : mirî.
- ölüm : mirîn.
- ölüm cezası : cezayê mirinê.
- ölüm tehlikesi : xetera mirinê
- ölümsüz : nemir.
- ömür : temen.
- ön : pêş, ber.
- ön ad : bernav.
- ön ek : pêşdanî.
- ön tekerlek : tekerê pêşî.
- ön yargı : pêşbîryar.
- önce : berê, pêş de.
- önceden : berê pêş de.
- önceki : yê/ya pêşî, pêşanî.
- öncelik : pêşanî.
- öncü : pêşeng.
- öncü hayvan : gole.
- önde : li pêş.
- önder : pêşeng, pêşewa, serek.
- önderlik : serekatî, serwerî.
- önem : giringî.
- önemli : giring.
- önemli kişi : giregir, nestêle.
- önemsemek : giring girtin.
- önerge : pêşniyarname.
- öneri : pêşniyarî.
- önermek : derpêş kirin, pêşniyar kirin.
- öngörü : pêşbînî.
- önlem almak : tevdîr girtin.
- önlemek : pêşî birîn.
- önlük : pêşmal, drefş, berkoş (çocuklar için).
- önsezi : hest.
- önsöz : pêşgotin.
- öntakı : pêşdank.
- önümüzde : li pêş me.
- önüne geçmek : pêşî girtin.
- önünü almak : pêşî girtin.
- önyargı : pêşbîryar.
- öpmek : ramûsandin, maç kirin.
- öpücük : ramûsan, maç.
- öpüşmek : hevûdu ramûsan.
- ördek : werdek.
- ördürmek : veçinîn, honandin.
- örf : reftar, tore.
- örgen : lebat
- örgü : honan.
- örgüt : rêxistin.
- örmek : veçinîn, hevrêsîn.
- örneğin : minakî, wekok.
- örnek : mînak, wekok, nimûne, embaz.
- örs : sindan.
- örtbas etmek : dapêçîn.
- örtmek : 1.dadan, girtin. 2.nuxumandin, hefidandin, rakêşandin.
- örtü : rûpişt.
- örülmek : honîn.
- örümcek : pindepîr, tevnepîr.
- örümcek ağı : tevnepîrk.
- öte : wî alî.
- öte beri : hûrmûr, teftal.
- öteden beri : ji berê de.
- öteki : yê/ya din.
- ötmek : xwendin. (kuşlar için)
- ötürü : lewra.
- övendere : misas.
- övgü : pesn.
- övmek : pesn dan, pesinandin.
- övülmek : hatin pesinandin.
- övüngen : pesnoyî.
- övünmek : pesinîn, pesnê xwe dan.
- öykü : çîrok.
- öykücü : çîrokbêj, çîroknivîs.
- öyle : welê, wusa, werê, wilo.
- öylelikle : bi wî awayî.
- öyleyse : nexwa.
- öz : 1.xwe. 2.pûxt, hêsîn. 3.rastî.
- öz saygı : xwegirami.
- özdek : pêze.
- özdekçi : pêzewar.
- özdeş : wekhev, hevyek.
- özdeş olmayan : zir.
- özdeşlik : wekhevî, hevyekî.
- özdeyiş : methelok.
- özel : taybetî, xweser.
- özel ad : serenav.
- özel girişim : pengava taybetî.
- özel hayat : jivana taybetî.
- özel isim : serenav.
- özel mülkiyet : xwedaniya taybetî.
- özel okul : xwendegeha taybetî.
- özellik : taybetî.
- özellikle : bi taybetî, xasma, nemaze.
- özen : pûte.
- özengi : rikêb, zengo.
- özenmek : pûtê pê dan.
- özensiz : bêpûte.
- özerk : muxtar.
- özerklik : muxtariyet.
- özet : puxte.
- özetlemek : puxte kirin.
- özgü : xwemal.
- özgüç : xwehêz.
- özgül ağırlık : teqil.
- özgün : xwemal.
- özgür : serbest, aza, azad, rizgar, xweser.
- özgür düşünceli : azedegan.
- özgürlük : serbestî, azayî.
- özlem : bêrî, kovan.
- özlemek : berî kirin.
- özleştirmek : arzî kirin.
- özlü : bipûxte.
- özne : kirde.
- öznel : kirdeyî.
- özümlemek : pişaftin.
- özür : kêmasî, kêmdarî.
- özür dilemek : lêborîna xwe xwestin.
- özürlü : bikêmasî, bikêmdari.
- özveri : fidakarî.
- özverili : fidakar.